RSS

Kategori arşivi: kapadokya

Kapadokya Günlükleri: Göreme


Sanırım son noktayı koyma vakti yaklaşıyor. 4,5 yıllık zaman zarfında çantam sırtımda ülkemin büyük bir kısmını arşınladım durdum. Artık biraz da dinlenme zamanı. Bundan sonra zorunluluktan değil isteyerek gezmelerime devam edeceğim. Gerçi bu zorunluluklar neticesinde ummadık yerleri de görme fırsatım oldu. Şimdi söyleyin bana ne zaman Ağrı’ya gidecek ne zaman Doğubeyazıt’ı görebilecektim ya da ne zaman Zeugma kazılarını tam yerinde izleyebilecektim. Uzun lafın kısası elimde fotoğraf makinem cebimde bitmek tükenmek bilmeyen umutlarımla ben bu zaman zarfını dolu dolu geçirdim. Artık son günler. Ve bu son günleri Kapadokya’da noktalamayı planlıyorum. Ürgüp demiştik daha önce, şimdi ikinci durağımıza geçelim yani Göreme’ye.
Göreme denilince akla ilk gelen haliyle açık hava müzesi oluyor. İrili ufaklı kliseleri gezmek sağlam kondisyon gerektiriyor. Gerçi bunu civardaki El Nazar ve özellikle Saklı Kliseyi de hesaba katarak söylüyorum. Saklı Kilise adı üzerinde saklı. Bulmak için dağ bayır yürümek daha doğrusu tırmanmak gerekiyor. Açık hava müzesinden Göreme kasabasına doğru ilerlerken bir kaç küçük at çiftliği karşınıza çıkıyor. Peri bacaları arka fonda, atlar önde güzel kareler çekmek mümkün. Ne de olsa burası Güzel Atlar Diyarı.
Göreme merkeze ulaşıldığında ise küçük ama sevimli bir masal diyarı beliriveriyor. Hemen hemen tüm evler, işyerleri peri bacalarına oyulmuş. Rahatlıkla tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz çarşı yolun iki tarafında uzanıyor. Mağara Otel deneyimini yaşamak için burası ideal. Sabahları kah horoz sesleri ile kah balon gürültüsü ile uyanı veriyorsunuz. Ancak en güzeli gün batımı hele bir de tepede ayaklarınızı aşağıya sallanırarak o eşsiz manzarayı izliyorsanız değmeyin keyfinize
Evet ben susayım. Zaten yorgunluktan yazdıklarıma pek de fazla özen gösteremiyorum. Bir de zihin yorgunluğu yok mu off off. En kötüsü bu . Sorular, sorular, sorular… Başladığımı bitirmek… Sadece bunu istiyorum. Ama yine de yeniden o eski düşleri düşünebilmek güzel. Bu sefer olur mu sence? Umarım olur.

Bu son gezi yazım değil panik yapmayalım lütfen. Angelic yolculuk etmeden duramaz ki. Bazen kızsa da onun ruhu gezgin gönlü uçarıdır. Görüşmek üzere
 

Kapadokya Günlükleri: Ürgüp


Uzun bir ara olmuş gezi yazısı paylaşmayalı. Öyleyse Kapadokya’ya kaldığım yerden devam edeyim. Kapadokya, bir çok ilçeyi, ili kapsadığından bu adı kullanmayı tercih ediyorum. Bu isim ise Persler’den bize yadigar. Güzel Atlar Ülkesi demekmiş. Ama Kapadokya günümüzde atalarından ziyade içerisinde bin bir gizemi barındıran peribacaları ile mehşur.
Bu masal diyarındaki ilk durağım Ürgüp’dü. Ürgüp, hemen yanı başındaki Göreme kadar otantik olmasa da peri bacalarına sırtını dayamış şirin bir ilçemiz. Japon ve Güney Koreli turistlerin uğrak mekanı olunca haliyle tabelalarda, dükkanlarda Japonca ve Korece yazılara bolca rastlıyorsunuz. İlçenin merkezindeki çarşının büyük bir kısmı hediyelik eşya ve halı dükkanlarından oluşuyor. İstanbul- Kapalı Çarşı ve civarından sonra çeşitlilik bakımından bu halı dükkanları muhtemelen ikinci sıradadır. Ayrıca çarşı içerisinde çeşitli turlar özellikle balon turları satan turizm acentaları da mevcut.
İş, yemeye ve içmeye gelince alternatif bol. Genellikle her bütçeye hitap eden yerler ağırlıkta ama ilçede özellikle paralı tabir ettiğimiz turisti çekebilecek mekanların sayısı az. Ama ileride bu tarz yerlerin artacağını söylemek mümkün. Ürgüplüler turizmin getirilerini çok iyi kavramış. Ürgüp’ü, Ürgüp yapan değerler sıkıca korunuyor. Ayrıca güneyde yer alan tatil yörelerimizin aksine bu bölgede ismi yabancı dilde olan dükkan sayısı son derece az. İsimler Türkçe, lokantadaki yemeklerin %95’i bizim halis mulis yemeklerimiz. English Breakfast, Noddle filan yok. Aklıma ise haliyle 2008 yılı yazında kuru fasulye, pilav, karnıyarık vb. yiyebilmek için İçmeler’den Marmaris merkeze yaptığım zorunlu yolcuklarım geldi. O bakımdan Ürgüp bir cennet. Tabi arada dünya mutfakları lezzetleri de olacak ama bizim tatlarımızı tamamiyle göz ardı edip sırf yabancı turist çekebilmek için tüm menüyü İngiliz, Fransız vb. yemekleriyle doldurmak doğru değil. Umarım Ürgüp’ün bu kararlı duruşu diğer turistik ilçelerimize de örnek olur.
İçecek konusunda ise yörenin şaraplarının güzelliği konusu hakkında hem fikiriz. İzmir Şirince’ye henüz ayak basmamış ve oradaki şarapların tadını tatmamış biri olarak Kapadokya bölgesinin şarapları ülkemizdeki şaraplar içerisinde favorimdir. Tabi bu konuda ilk uğrak yerimizde Turasan’dır. Fabrika satış binasında bu tatları deneyebilir, sizin için en iyisini bulabilirsiniz. Ayrıca şanslı gününüzdeyseniz mahzenleri gezebilirsiniz. Turasan’a alternatf küçük şarap yapım işletmeleri de mevcut. Bu yerlerin ise özellikle katkısız meyve şarapları çok hoş. Tabi bunu bulabilmeniz için bayağı bir deneme yapmak gerekiyor. Bu denemelerde sarhoş olmamaya dikkat edilmeli, çakır keyifliğe ise müsamma gösterilebilir 🙂
Lafı fazla uzatmayayım. Benim yerime yine fotoğraflar konuşsun. Her yıl binlerce yabancı turisti ağırlayan mekana lütfen sahip çıkalım. Sevgimiz sadece dizilerin yarattığı geçici modalardan ibaret olmasın çünkü burası gerçekten ilgiyi hakediyor.
Görüşmek üzere
Meraklasına:
Nerede kalınmalı: Peribacalarına oyulmuş butik oteller bire bir. Ürgüp için ise Yusuf Yiğitoğlu Konağı biçilmiş kaftan.
Neresi görülmeli: Kuşbakışı Ürgüp manzarası için Temenni Tepesi. Adı üzerinde Temenni Tepesi olduğundan istediğiniz kadar dilek tutabilirsiniz. Benim dileklerim gerçekleşti benden söylemesi 😉
Ne yenilmeli: Testi kebabının tadına bakılmalı. Ayrıca merkezdeki Kapadokya Restaruant ve Sofra Restaurant’ın hem yemekleri güzel hem de fiyatları uygun. Ziggy Cafe’yi de unutmamak lazım. Country tarzına Anadolu motifleri eklenerek özenle dekore edilmiş bu cafede kahvenizle günün yorgunluğunu atmak güzel olacaktır.
Ne denenmeli: Turasan’ın fabrika satış mağazasına gidilip birbirinden leziz şaraplar.
 

Balonla Beş Hafta… Kapadokya


Jules Verne… Bana hayal kurmayı, başka diyarları merak etmeyi öğreten kişi. Çocukluğumda yolumun Jules Verne kitapları ile kesişmesi sanırım başıma gelen en talihli olaylardan birisidir. Güzelim karton kapaklı Kaptan Grant ve Çocukları kitabının hediye edilişi daha dün gibi aklımdadır. Sonrasında Kâh Bay Fogg ile dünyanın en uçuk bucaksız yerlerine soluk soluğa bir yolculuğa çıktım, kâh Kaptan Nemo ile mavi suların derinliklerinde nefesimi tutarak ilerledim.
Hayatın küçük oyunları karşısında şu sıralar sürüklendiğim Kapadokya bölgesinde gökyüzünde süzülen balonları görünce aklıma ister istemez Doktor Fergusson, Dick Kennedy ve Joe’nun o güzelim hikâyesi yani Balonla Beş Hafta geldi. Çocukluğumda o hayali kurduğum balonlar yanı başımdaydı. Uzatsam elimi belki de değebilecektim onlara.
Biliyordum ki çocukluğumun en büyük düşlerinden birini gerçekleştirmeden ruhum huzura ermeyecekti. Sonunda sabah uykusundan fedakârlık ederek ayaklarımı yerden kesecek balonuma kavuştum. İnanılmaz bir heyecan içindeydim. Balonla Beş Hafta’daki kareleri gözümde canlandırmaya çalıştım. Ayaklarımın altında Afrika yerine Kapadokya vardı ama gökyüzünü tüm çıplaklığı ile tende hissedebilmek aynıydı. Gerçi Kapadokya’da içerdiği gizem ve güzellik karşısında Afrika ile baş edebilecek bir coğrafya. Böyle bir yerin ülkemiz sınırlarında olması bile Türkiye’yi eşsiz bir ülke mertebesine yükseltiyor. Bütün bu güzelliklere balondan tanıklık etmek ise herkesin yaşaması gereken tecrübe…
Günün birinde bu yolcuğu Afrika semalarında yapmayı düşleye durayım, ben sizleri bir kısmı balondan çekilmiş karelerle baş başa bırakayım. Başka yolculuklarda görüşmek üzere…
Meraklısına:
Kapadokya bölgesi balon uçuşları açısından dünyanın sayılı bölgelerinden birisi. Bölgede çok fazla balon firması var. Ben Anatolian Baloons firması ile uçtum. Gönül rahatlığı ile tavsiye ederim. Özelikle pilotumuz John’a, bizlere göstermiş olduğu ilgiden ve bilgilendirmelerden dolayı buradan teşekkürlerimi sunuyorum.