RSS

Kategori arşivi: tolstoy

Dostoyevski’yi nasıl bilirdiniz?


Beni tanıyanlar bilirler Rus Edebiyatı ile aram pek iyi değildir. Ucundan kıyısından bir kitap kurdu olarak bu komşu ülkenin edebiyatına mesafeli durmuşumdur. Bu durumun ortaya çıkmasında orta okul çağlarında Savaş ve Barış gibi anlaşılması için belli bir birikim isteyen bir klasiği okumaya çabalamamın etkisi büyük. Tahmin ettiğiniz üzere Savaş ve Barış’ı anlayamadım. Haliyle epey bir zaman elimde süründü ve halen sürünmekte. İnatçılık ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan ben o yıllarda konu Tolstoy’un eserlerini okumaya gelince bir keçiden farksızlaşmıştım. Bu sefer Diriliş’te karar kılmıştım. Sonuç yine hüsran. Bir de şansımı Anna Karenina’da deneyim dedim ama kitap mı okuyorum yoksa Anna Karenina ile sürekli kavga ediyorum belli değildi. Bu sefer kitabı bitirdim ama bir daha Anna Karenina’nın hayatıma girmesine izin vermedim. (Onun da pek istekli olduğunu zannetmiyorum doğrusu) Düşünüyorumda daha çocuk denecek yaşta Savaş ve Barış’ı elime almamda çevremin de büyük etkisi oldu. Hepimiz duymuşuzdur şu sözleri “Benim için edebiyat Rus edebiyatıdır, diğerleri hikayedir” Ben bu sözleri çok duydum ve bu sözler kendinize örnek aldığınız insanların ağzından dökülünce benim gibi gördüğünüz ilk Tolstoy kitabına sarılmanız içten bile değil.
Tolstoy serüvenimden sonra ben de ister istemez Rus edebiyatına karşı bir önyargı oluştu. Nasıl olsa anlayamayacağım, sıkılacağım diye o sulara pek yanaşmadım. Okuduklarım Uzakdoğu’dan Latin Amerika’ya geniş bir coğrafyaya yayılsa da Rusya topraklarının içine çok nadiren adım attım. İşte bu adımlardan biri Dostoyveski’nin Suç ve Cezası’dır. Bu sefer aklı başında bir üniversite öğrencisi ve az buçuk belli bir birikim sahibi olarak bu romanı severek okudum. Böylelikle, Dostoyveski Rus edebiyatına karşı önyargımı da bir parça kırmış oldu.
Dün Dost Kitapevi’nde yaptığım bu ufak bir turda “Ne Demiş Dostoyveski” adında bir kitap gözüme ilişti. Oysa ben gözümü yine İngiliz Edebiyatı kısmına dikmiştim. Öncelikle kitabın kapak tasarımı gözden kaçacak gibi değildi. Klasikler serisinin üzerindeki o iç karartıcı resimler yerine bu kitabın üzerindeki Dostoyveski çizimi insanın yüzünde bir anda aptal sırıtışa neden oluyor. Evet, o fotoğraflarında sürekli somurtan Dostoyveski senin benim gibi gülüyordu. Bu çizimler kitabın hemen hemen her sayfasını süslüyor. İster istemez kitabın arka kapağında dediği gibi Dostoyeski sizin için “Dosto” oluveriyor.
Kitap Dostoyevski’nin hayatı, eserleri ve özellikle de anlamlı sözlerinin derlendiği ufak bir “Dostoyveski’yi tanıyalım kitabı”. O nedenle aman aman bir toplama filan beklemeyin. Zaten yazarının da anladığım kadarıyla öyle bir kaygısı yok. Ama bana göre bu tarz kitaplar önemli bir görevi yerine getiriyor. Örneğin bu kitabı okuyan bir orta okul öğrencisi benim mazide yapmış olduğum hataları büyük bir olasılıkla tekrarlamıyacaktır. Muhtemelen Dostoyveski’yi okumak için biraz daha vaktinin olduğunu anlayacak ya da ustanın anlaşılması en kolay kitabından başlayacaktır serüvenine. Böylelikle hayatının baharında edebiyatla ilgili bir önyargı edinmeyecektir. Bu nedenle “Ne Demiş Dostoyeski” gibi kitapların çoğalmasını diliyorum. Son zamanlarda klasiklerin çizgi roman uyarlamalarına ses çıkartan bir kesim olsa da (onların da kaygılarını hoş görüyle karşılıyorum) bu tarz çalışmaların roman okuma sürecinde okuyucu için bir önhazırlık olduğunu düşünüyorum. Biraz iddialı olacak ama çizgi romanını çok seven bir okuyucu %80-%90 ihtimalle Macbeth’in de Dava’nın da orjinal halini okumak isteyecektir.
Merak edenler için kitap, Carpe Diem yayınları tarafından basılmış. Fiatı 7,5 lira. İlk baskısı Eylül 2005’de yapılmış. Elimdeki ise 2009 baskısı. Derleme işini yapan Esra Uluç. Kitapın kapağındaki ve sayfalarındaki güzel çizimlerin sahibi ise Sernur Işık. ( Sernur Işık’ın çalışmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgiyi http://sernuretta.blogspot.com/ adresinden edine bilirsiniz. )
Şimdilik benden bu kadar. Zonguldak’ daki o vahim olaydan sonra yüreğim ister istemez buruk. Hayat devam etse de “Yöre halkı bu olaylara alışık “gibi bir laf edilmemeliydi. Neyse ben üstad Dostoyevski’nin bir sözü ile noktalıyayım yazımı
” Yaşamaktan Korkma! Doğru şeyler yaptığında yaşam öyle güzel ki”
 
3 Yorum

Yazan: Mayıs 20, 2010 in dostoyevski, edebiyat, rus edebiyatı, tolstoy