Eylül yerini Ekim’e bırakmaya hazırlanırken televizyon kanalları da birer ikişer yeni yayın dönemlerini başlattılar. Yerli diziler için değil de yabancı diziler için eskisi kadar beklememize gerek kalmıyor. İnternet sağolsun. Çoğu diziyi dumanı daha soğumadan izlemek mümkün ama ben genellikle televizyondan takip etmeyi tercih ediyorum. Diğer türlü tüm işi gücü bırakıp o sezonun sonunu görmeden rahat edemiyorum.
Gelelim bu seneye. Yine eskisiyle yenisiyle, komedisiyle dramıyla ortalık diziden geçilmiyor. Yerli dizilere bakacak olursak melodram denizinde bir o yana bir bu yana giden dizilerimizin yanına Fatmagül’ün Suçu Ne, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Lale Devri gibi yenileri eklendi. Dram konusunda tüm toleransını zamanında diğer diziler için harcayıp tüketen birisi olarak bu dizileri teğet geçmeye karar verdim. Bunun dışında Geniş Aile’yi rastladığım zaman izlemeye devam edeceğim gibi. Yanına dizilerimizde “Bay Frodo”, “Master Yoda” gibi pek de alışık olmadığımız esprileri içeren adı Yahşi Cazibe’yi ekleyebilirim. Ayrıca Ankara’da çekilen polisiye dizimize de sırf Ankara’yı görebilmek için arada kaçamak bakışlar atabilirim.
Gelelim yabancı dizilere. Cnbc-e bu hafta başı yeni sezonunu bol Spartacus’lü bir açılışla kutladı. Cnbc-e tanıtım işinde gerçekten başarılı. Örneğin Spartacus’u çok daha önceden izleyebilirdim ama ben de ne merak ne de heyecan uyandırmıştı. Ama bu pazarlama tatkikleri yok mu, aklımı çaldı. Pazar gecesi kendimi Spartacus’ü izlerken buldum. Devamı gelir mi bilemiyorum. Benim için bu dizi biraz hayal kırıklığı oldu. Öykünün daha iyi olmasını beklerdim. Bağlantılar çok kopuk. Bir de oyunculuklar. Örneğin şu Sura’yı oynayan arkadaşı çok mu aramışlar merak ediyorum. İnsan bu kadar mı ifadesiz olur. Ama dizide tanıdık bir yüzü görmek, Lothlorien’i hatırlamak güzeldi. (Bakalım kimler dikkat etti bu küçük ayrıntıya? )
Spartacus dışında cnbc-e’nin yeni dizileri de yok değil. Pazartesi günü Veronica Mars, Memphis Beat ve Hot in Cleavend’ı izledim. İçlerinden en çok Veronica Mars’ı sevdim. Hafiften Buffy’i anımsattı. Uzun zaman olmuştu bu tarz bir dizi izlemeyeli, bünyeye iyi gelecek. Memphis Beat’i sevip sevmeme konusunda ise kararsızım. Bir şans daha vereceğim kendilerine. Müzikler harika o konuda hepimizin hem fikiriz sanırız. Ama Jason Lee ve My name is Earl faktörü var. My name is Earl harika bir diziydi. Jason Lee, o dizi ile özdeşleşti. İşte kafamızdaki o kemik görüntüyü nasıl atacak bilemiyorum. Memphis Beat ile bunu başarabilir mi, biraz muammalı. Ama Almost Famous’daki gibi burada da o güzel sesini kullanması başarı şansını biraz yükseltiyor. Hot in Cleavend’ a gelince, bana göre uzak durulması gereken bir dizi. Sevmeye, gülmeye çalıştım ama nafile. Zaten bu konuyu işleyen milyonlarca dizi yok mu? İzleyeceksem onlardan birini izlerim. Cnbc-e’nin diğer yeni dizlerini ise şimdilik izleyemedim. Hafta sonuna saklıyorum. Eski dostlar The Big Bang Theory, The New Adventures Of Old Christine ve Merlin’in yeni sezonlarını dört gözle bekliyorum. Bir de Chuck var ama Chuck’ı yaz sezonuna saklıyorum. Bu, bir nevi geleneğim oldu. Türkiye’yi arşınlarken Chuck’ı izlemek daha iyi oluyor. Tabi Doctor Who’ da atlamamak lazım.
Tanıtım yapmayı beceremeyen underground takılan TNT’ye geçtiğimizde ise yeni yayın döneminde aslında çok da değişen bir şey olmadığını görüyoruz. Bu kanalımız için her gün yeni yayın dönemi. Zaten Mavi Ay ve Seinfield’i tekrardan yayınlaması çoktan bu kanalı benim için özel kılmıştır. Bunun dışında yine bu kanalda izleyip sevdiğim Supernatural, Damages, Spooks, House, The Office gibi diziler var. Bu sene yine bu dizileri yakaladıkça izleyeceğim. Yanına tabi bir October Road’u eklemek gerek.
Dizi meydan savalaşlarında angelic cephesinde son durum bu şekilde. Gönül en çok Ally Mcbeal’i ister ama. Belki bir gün TNT’nin aklına gelir tekrardan yayınlamak. Neden olmasın 🙂