RSS

Kategori arşivi: Audrey Hepburn

Paris When it Sizzles: Bir İleri Bir Geri…


Dokuz günlük tatil… Fırsat bu fırsat diyeceğim ama bu tatilde bile çalıştığım için (sanki diğer tatillerde hiç çalışmamışım gibi) pjama, terlik , DVD keyfine tam anlamıyla varamıyorum. İşlerden kafamı kaldırdığım vakit tez yazmak gibi zaman yiyici ikinci bir canavar artık olmadığından DVDlerime koşuyorum. İzlenecek o kadar çok film var ki. Erteleye erteleye dağ kadar olmuş. Nasıl bitirilir bilemiyorum.
Neyse lafı daha fazla uzatmadan bir ay önce izlediğim daha yeni yorum yazmaya fırsat bulabildiğim Paris When It Sizzles filmine geleyim. Mekan sakinleri bilirler angelic’in Audrey Hepburn’e olan zaafını. Bu film, angelic’in Audrey Hepburn filmleri koleksiyonundaki yerini biraz geç de olsa almıştır. Genellikle Audrey Hepburn’ün filmlerini ilk kez televizyondan izleme fırsatım olmuştu. Çok şükür son yıllarda o filmlerin DVD’lerini ülkemize getirmek akıllarına geldi de sık sık hasret giderir olduk kendileriyle. Ama Paris When It Sizzles’ı televizyondan izleme fırsatına erişememiştim. Sabrina’da ki rol arkadaşı William Holden ile Audrey Hepburn’ün ikinci kez aynı filmde yer alması nasıl sonuçlar vermişti merak da ediyordum doğrusu. Sonunda filmin DVD’sine kavuştum. Ama film Türkçe’ye halen bir türlü anlam veremediğim Ağustos’da Paris adıyla çevrilmişti. Buna fazla takılmadan filmi izlemeye koyuldum. Her şey güzeldi hoştu ama 45 dakikadan sonra sevgili bilgisayarım DVD’yi oynatmama konusunda ısrarlı bir tutum sergiledi. Çok çabaladım  ancak pes ettim sonunda, DVD bozuk dedim ama asıl bozulanın bilgisayar olduğunu bilgisayarım çökünce fark ettim. Başarılı bir bilgisayar kurtarma operasyonundan sonra filmi kazasız belasız bitirebildim.
Gelelim filmin konusuna. Bir senaristin (Wiiliam Holden) iki gün içerisinde “Eyfel Kulesini Çalan Kız” adında bir senaryo yazması gerekmektedir. Aslında kendisine bu iş çok uzun zaman önce verilmiştir ama o hovardalık etmekten senaryoyu yazmaya fırsat bulamamıştır haliyle yumurta da kapıya dayanmış, patron senaryom da senaryom diye tutturmuştur. Bunun üzerine senaristimiz işleri yetiştiremeyeceğini fark eder ve kendisine bir asistan (Audrey Hepburn) tutar. Güzel asistan ile birlikte Eyfel Kulesini Çalan Kız’ı yazmaya başlarlar. Paris sokaklarında bir ileri bir geri giderler. Çoğu yerde ise birbirlerini yerler, birbirlerini kızdırmaktan zevk alırlar. (Sanırım bu bir yerlerden tanıdık geldi 😛 ) Senaryoya ne mi olur? Eh artık orasını da sizlerin hayal gücüne bırakıyorum.
Paris when it sizzles’ın diğer romantik komedilerin aksine farklı bir anlatım tarzı var. Gerçek ile kurgunun birbirine geçtiği sahneler ayrı bir tat bırakıyor izleyende. Ama işin ucu biraz kaçırılmış gibi. Tüm kilişelere yer verilmiş. Gerçi filmin amacı da bu. Kilişeler üzerine bir öykü çıkarmak ama bu seyirciyi bırazcık yoruyor. Süresi daha kısa olsaymış sanırım daha iyi olurmuş. Ama şurası bir gerçekçi o zamanın romantik komedilerindeki zeka pırıltısının kalıntıları maalesef günümüzdekilerde yok. Örneğin William Holden’ın My Fair Lady ile Beauty&Beast hakkındaki yorumları beni hem güldürdü hem düşünürdü. (İtiraf etmem gerekirse yorumu  da doğru : )) Audrey Hepburn ile William Holden arasındaki uyuma ise söylenecek söz yok. Sanırım Audrey Hepburn’ün yanına en çok William Holden yakışıyor. Filmdeki birbirlerini umarsamaz duran aslında bal gibi de umursadıkları görünen tavırları, tartışmalarındaki mimikleri, tonlamaları bir an için insana ikisinin gerçek hayatta da çift olduklarını zannettiriyor. Gerçi zamanında buna iliişkin söylentiler de çıkmış. Eğer doğruysa hiç şaşırmayacağım.
Bunun yanısıra film adı üzerinde Paris’i ayaklarınızın altına seriyor. Özellikle dostum Lebethron gibi Paris severlerin mutlaka izlemeleri gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Audrey Hepburn ile Givenchy iş birliğinin güzel örneklerini filmin her karesinde görmek mümkün. Ayrıntılı bilgiyi şu adreste bulmak (http://glassoffashion.wordpress.com/project-audrey/paris-when-it-sizzles-1964/) mümkünken Givenchy’in acilen silkelenip tez zamanda eski günlerine dönmesini bekliyoruz.
Paris when it sizzles güzel bir eğlencelik ancak Audrey Hepburn’un diğer romantik komedilerinin yanında biraz zayıf kalıyor. Bunun da nedeni fazlaca detaya boğulmuş olması. Ayrıca unutmadan söyleyeyim Charade’yi izlediyseniz ortak kullanılan mekanların sayısının oldukça fazla olduğunu da fark edeceksiniz. Sanırım bir film bittikten sonra diğerine başlanmış. Bu durum beni rahatsız etmedi aksine Charade’yi hatırlayınca yüzümde kocaman bir gülümse belirdi. Ne de olsa Charade, Audrey Hepburn filmleri arasında Roma Tatili ile birlikte açık ara favorim. Neyse bana müsade. İzlenecek çok film var.
Görüşmek üzere
 

Roman Holiday


Bu sefer ben değil de fotoğraflar konuşsun dedim. Bir kaç satır yazıp gideceğim. Roma Tatili’nin sonunda DVD’sini edinebildim. Bu sefer cızırtısız sesler ve atlamayan görüntülerle bu filmi izleme tadına eriştim. Anladım ki iyi bir romantik komedi için öyle otuz kırk kişilik bir ünlü kadrosunu toplamaya gerek yok. Bu filmin gerek öyküsü gerekse de oyuncuları o kadar sade ki. ekşi sözlükteki arkadaşlardan birinin deyişle: “Masal olarak başlayan ancak gerçeklerle biten” bu film romantik komedi filmleri arasında bir başyapıt. Şimdilerde her türlü imkana rağmen böyle filmler nadiren çekilebiliyor.
Audrey Hepburn… Ona hayran olmamak elde değil. Rol arkadaşı Gregory Peck için de bu geçerli. Hele o son sahnedeki hali yok mu. O sahne beni darman duman ediyor. Film olduğunu çoğu kez unutuyorum. Bir de filmin en sevimli karakteri, dağınık fotoğrafçı Irving’i canlandıran Eddie Albert var. Onu da atlamamak gerek. Bir de onun çakmak görünümlü kamerasından istiyorum.
Roma Tatili sizi bir kaç saatliğine de olsa alıp bambaşka yerlere götüren, kaç yaşınızda olursanız olun “Nerede o eski günler” diye hayıflanmanıza neden olan,Roma’nın muhteşem görüntülerinin aklınızı aldığı ” Bu yaz Roma’ya mı gitsem”sorusunu doğuran bir film.
O zaman Roma’da görüşmek üzere.
Tekrardan İtalyanca’ya başlıyorum.
Arrivederci 🙂
 

Haftanın DVD Fırsatı: Charede (Öldüren Şüphe)


Dün D&R’da yaptığım ufak gezintide bu güzel filmin DVD’sini sıkı durun 2,99 TL’ye satın aldım. Türkçe’ye Öldüren Şüphe diye çevrilen filmin başrol oyuncuları Audrey Hepburn ve Cary Grant. İflah olmaz bir Audrey Hepburn hayranı olarak Chrade’yi bu fiyata bulmak beni oldukça mutlu etti.
Gelelim filmimizin konusuna (spoiler değil DVD’nin arka kapağında ne yazıyorsa aktarıyorum)
“Reggie Lambert(Audrey Hepburn) boşanmak üzereyken eşi öldürülür. Ayrıca öldürülmeden önce tüm mal varlıklarını nakde çevirdiğini ama bu paranın da kayıp olduğunu öğrenir. Bu arada aralarında yakışıklı yabancı Joshua’nın (Cary Grant) da olduğu bir sürü adam onu takip etmeye başlamıştır. Hepsi’de İkinci Dünya Savaşı sırasında, eşinin Nazilerden çalmış olduğu servetin peşindedir. Doğal olarak, herkes Reggie’nin paranın nerede olduğunu bildiğini düşünmektedir. Cesetler birikmeye başladıkça, Reggie’nin kimin iyi kimin kötü tarafta olduğunna karar vermesi zorlaşır. “
Sanırım ilk olarak her 80’ler sonu 90’lar başı çocuğu olarak bu filmi TRT ekranlarında izlemiştim ve çok sevmiştim. Sonra bilmem hatırlar mısınız Kanal 6 adında bir kanalımız vardı, bu kanalımız batmaya yakın Hollywood klasiklerini yayınlamaya başlamıştı. Yayınladıkları filmlerden biri de buydu. Ben tabi filmi bir başından bir sonundan izlemek zorunda kalmıştım ama yine de sevmiştim. Neyse anıları tazelemenin vakti geldi. İşlerimi bitirdikten sonra bir fincan kahve ile film keyfi beni bekliyor. Görüşmek üzere.