RSS

Kategori arşivi: an education

An Education: Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı mevzusu


An Education… Dur bakalım biz de hangi isimle girmişti bu film “Aşk Dersi”. Artık bunları söylemekten de yazmaktan da bıktım. Tam manasıyla çeviremiyorsanız orjinal haliyle kalsın. Ne gerek var Aşk Dersine, Aşkın 500 gününe, Aşk ve Gurura. İçinde hafifte olsa romantizmin kokusu olan her filmin adında illaki bir aşk kelimesi mi olacak anlamıyorum. Sırf adına bakıpta şu filmleri izleyenler mümkünse hiç izlemesinler . Neyse sakinleşip filmi anlatmaya başlasam iyi olacak.

An Education 2009’un parlayan filmlerinden. İngiliz yapımı ki ben İngiliz sinemasını severim ve takip ederim. Mr. Bean var olsa da İngiliz filmlerinin içinin, Hollywood filmlerine nazaran daha dolu olduğunu düşünürüm. An Education bu nedenlerden dolayı daha ilk baştan ben de bazı beklentiler doğmasına neden oldu. Hemen sonrasında senaristin Nick Hornby olduğunu öğrenince (Bkz. About A Boy, High Fidelity ) bu beklentimlerin katlanarak arttı. Bir de yönetmenin Lone Scherfig olduğu kulağıma çalınınca (Bkz. Yeni Başlayanlar için İtalyanca, Wilbur Ölmek İstiyor) beklentilerimin tavan yaptığımı söylesem yalan olmayacak. Unutmadan ekleyeyim oyuncu kadrosu da (Alfred Molina, Emma Thompson, Olivia Williams vb.) beklentilerimi arttırmıştı.

2009’un sonunda önemli ödüllerin adayları beklenirken bu filmin adı da çok sık geçer oldu. Film zevkine güvenimin sonsuz olduğu Tarantino bile kendi tarzına oldukça uzak olan bu filmi 2009’un en iyi 10 filmi listesine almıştı. Film ile birlikte Carey Mulligan adını da duyar olduk. Aslında bu ad bana pek de yabancı değildi. Kendi Jane Austen kitap uyarlamalarının vazgeçilmez oyuncularındandır. Özellikle Pride and Prejudice’da Kitty Bennet rolüyle (rolü çok kısa olmasına rağmen) dikkatimi çekmişti. Pride and Prejudice’ı her okuduğumda bende Kitty ve Lydia Bennet ikilisini kızılcık sopasıyla dövme isteği uyanır. Filmde de bu ikiliyi canlandıran arkadaşlar bu etkiyi oluşturmayı başarmışlardı 🙂 An Education’nın aldığı olumlu eleştriler ve Carey Mulligan’ın bu sefer baş rolde neler yaptığını görmek için uzunca bir süre beklemem gerekti ama sonunda beklediğime değdi diyebilirim.

Temposunun ağırlığı nedeniyle eleştirilse de ben filmin başladığı ile bittiğini anlayamadım. Süre gayet iyi ayarlanmıştı. Her şey yerli yerindeydi. Çok fazla drama kapılmadan, istediklerini de gayet güzel bir şekilde gözümeze sokan ama bunu yaparken ahlak nutukları atmayan başarılı bir dönem filmi. Yer yer feminist öğeleri yer yer de anti-feminist öğeleri içermesi filmin gerçekçi yapısını destekliyor. Ne de olsa her insan çelişkileriyle yaşamakta.

Filmin konusuna kısaca göz atacak olursak, film 1960lı yılların başında 16 yaşındaki Jenny’nin hayatına ne şekilde yön vereceğini bulması aşamasıbda başından geçen bir takım olayları anlatıyor. Jenny hayatının, bir banliyoda rutin işlerin devamı şeklinde tekrarlayıp durmasından son derece korkuyor. Kitaplarla, müzikle ve resimle tanıma fırsatı bulduğu sürekli değişen, önceden kestirilemeyen hayatı da tanımak istiyor. Bu hayatı tanımak için önüne bir fırsat çıkıyor. Ancak hayallerinin gerçeklerden farklı olduğunu acı tecrübeler sonunda hem kendisi hem de bir çift güzel söze kanan ailesi anlıyor. Jenny ise yılmıyor, bütün bu tecrübeler aslında Ona hayatta hangi yolda ve yolda nasıl yürüceğine rehberlik ediyor.

Dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştığımı bu hususlar filmde aşırıya kaçırılmadan olabildiğince sade anlatılmış. Önyargılara da, kızgınlıklara da, sevinçlere de aynı dozda yer verilmiş. Sadece Carey Mulligan diğer oyuncular da gayet başarılı. Sonuçta izlenesi, güzel bir tat bırakan bir film çıkmış ortaya. Şüphesiz bu filmi bayanlar daha çok sevecek ve sahipleneceklerdir. 1960’larda da, şu anda da ve gelecekte de toplumun bizden istediklerini yapmaya zorlanacağız. Aslında kendimiz için yaptıklarımız bile onların istediklerine ulaşmada yalnızca basit birer araç gibi görünecek. İşte filmde içimi cız ettiren de bu oldu.

P.S: Filmin müzikleri… Tek kelimeyle şahane. Jenny’nin, Paris hayalleri kurarken söylediği parça özellikle çok güzel. Soundtrack tez edinilmeli. Hediye eden olursa hiç hayır demem doğrusu 🙂

 
2 Yorum

Yazan: Nisan 12, 2010 in an education, carey mulligan, sinema