RSS

Kategori arşivi: ani

İpek Yolu Masalı: Ani




Uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba. Yorucu günler geride kaldı demek istiyorum ama henüz atlatamadım. Bu arada bulduğum her boş vakti, bir daha buralara gelemeyecekmişim gibi gezmeye ayırıyorum. Ani, Kars, Doğubeyazıt, Ağrı derken hafta sonu kendimi Batum’da buldum. İlerleyen günlerde oralardan yansıyan kareler de burayı süsleyecek. Umarım tez vakit de olur.
Ani aslında anlatmakla bitmiyor, bitmez de. Bu sefer fotoğraflar önce konuşsun dedim. Bir önceki yazımda da dediğim üzere Ani, bir İpek Yolu durağı. Kentte gördüğüm görkemli yapılar bir yana beni en fazla heyecanlandıran İpek Yolu tabelasını görmek, halen taşları duran o yolda ufak da olsa bir gezinti yapmaktı. Tarih canlandı, ayaklarımın altında aktı. Ve ben büyülenmişcesine yolun bana anlattığı hikayeleri dinledim. Ani bu nedenle benim için en çok da İpek Yolu Masalı… O anlatsın ben dinleyeyim, hikayeler hiç bitmesin…
 

Zamanın Durduğu Yer : Ani



Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik ve sonunda zamanın durduğu yere geldik yani Ani’ye geldik. Zamanın durduğu yer diyorum çünkü Ani tarihler boyu pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış kocaman bir kent. Büyüklüğünü içerisini gezmek için 3,5 saat harcadığımızda fark ettik. Her ne kadar şu an 600 seneye yakındır büyük bir uykuda olsa da Ani zamanında, İstanbul ve Antakya ile birlikte nüfusun en fazla olduğu kentler arasında anılırmış. Çoğu Doğu Anadolu kenti gibi Ani’nin kuruluşu da Urartular zamanına dayanıyor. Urartular, İpek Yolu’nun geçiş noktası üzerinde korunaklı bu bölgede Ani şehrini kurarlar.

İşte bu tarihten sonra Ani’nin serüveni başlar. Urartulardan sonra İskitler, İskitler’den sonra Persler. Persler zamanında Ani, Armenia yani Ermenistan eyaletine bağlanır. Persler’den sonra çeşitli imparatorlukların hâkimiyetine girse de (Roma, Bizans, Selçuk, Osmanlı) Ani, Ermeniler’in yoğun olarak yaşadığı bir kent olmayı sürdürmüştür. Özellikle M.S 800’den başlayan imar çalışmaları ile bu gün halen ayakta olan ve birçoğu ayağa kaldırılmayı bekleyen yapılar inşa edilmiştir. Bu yoğun inşa çalışmalarının sonucunda Ani 1001 kiliseli şehir olarak da anılmaya başlanmış. Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Ani’ye gelişi ile birlikte bu kiliselerin yanına camiler, kervansaraylar katılmış. Bu gün çoğumuz için imkânsız bir düş gibi gelse de büyük bir hoşgörü ile her milletten insan Ani’de yaşar olmuş. Timur’un Anadolu’ya gelişi, Akkoyunlu devletinin hâkimiyetini sırasında diğer Doğu Anadolu şehirleri gibi harap olan Ani, son olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girmiştir. Ancak 1600’li yılların başında yaşanan şiddetli deprem kente oldukça büyük hasar vermiş, son sakinleri de bu deprem sonrasında Ani’den göçüp gitmiştir. O gün bugündür Ani derin bir uykudadır.

Ani bir Rus arkelog tarafından gün ışığına çıkartılır. Başta ödenek yetersizliği, kentin büyüklüğü, komşumuz Ermenistan ile devam eden bilindik sorunlar nedeniyle o gün bugündür kazı çalışmaları devam etmektedir. Şu an gördüklerimiz büyük ihtimalle buzdağının görünen kısmı. Daha gün ışığına çıkartılmamış pek çok hazineyi barındırdığından eminim Ani’nin. Ancak ülkemde tarihine çıkma bilincinin ne kadar düşük olduğunu Ani’yi gezerken bir kez daha anladım. Özellikle büyük Katedralin tepesine çıkıp ismini yazmayı başarmış olan Mehmet Aydın adlı şahsı tebrik ediyorum (!) Bu durum sadece kiliseler için geçerli değil camileri de aynı şekilde tanınmayacak hale getirmiş insanımız.


Ani’nin bunun dışında diğer bazı önemli ve büyük sorunları var. Doğru düzgün ne bir yol ne de yerinizi yönünüzü tayin edebileceğimiz kapsamlı haritalar var. Sadece uyduruk diyebileceğim birkaç levha var. Yolların yanında ışıklandırma aramak da büyük bir lüks haliyle. Haliyle bu tarih hazinesini gün batarken veya akşam yıldızların altında gezmek imkânsız hale geliyor. Bir de ot sorunu var. Boyunuzu aşan yabani otlar her tarafı kaplamış. Ayrıca civardaki köylüler, hayvanlarını halen burada otlatıyor. Bu nedenle tarihi kalıntıların etrafında hatta içerisinde hayvan dışkısı görmek olağan hale geliyor. Burnunuza sinen o ağır koku bazı yerlerde ilerlemenizi epey zorlaştırıyor. Aslında çok da zor değil: Tarihimize sahip çıkmak onu korumak. Güzel yollar ve ışıklandırma sistemi, kapsamlı bir temizlik ve restorasyon çalışması, Ani ve civarında konaklama imkanlarının arttırılması hem buralara gelenlerin sayısını arttırır hem de bölgenin yerlilerine tarım ve hayvancılıktan sonra ikinci bir gelir kapısı yaratır. Ama bunlar yapılmayacak. Halen ülkemiz İstanbul ve Antalya’dan ibaret zannediliyor. Turistin ne işi var Kars’da, Erzurum’da, Sivas’da


Ani ile ilgili bu ilk yazımı burada bitirirken yıllardır birbiriyle kardeş olarak yaşamış iki milletin birbirine nasıl düşman edildiğini Ani’nin birbirine kavuşamayan iki yakasını görerek (Aras nehri sınır, nehirden sonraki topraklar Ermenistan’a ait) bir kez daha içim acıyarak anımsadım. Keşke genellemeler yapmadan insanları sırf insan olduğu için değerlendirebilseydik. Her iki tarafta bunun acısını çekti hatta halen çekiyoruz. Hatalarımız yüzünden içimizdeki renklerin bir kısmını soldurduk. Ama yine de geleceğe umutla bakmak gerekiyor. Umarım ileride bir gün Ermenistan olması gerektiği gibi komşumuz olabilir.

Ani’de yer alan eserler: (Ani ile ilgili kapsamlı Türkçe kaynak bulamadığımdan İngilizce isimleri ile buraya yazıyorum)

– The cathedral of Ani
– The church of St Gregory of Tigran Honent
– The church of the Holy Redeemer

– The church of St Gregory of the Abughamrents

– King Gagik’s church of St Gregory (Ani’de en sevdiğim yapı bu oldu. Maketi olsa kesinlikle alırdım)

– The church of the Holy Apostles

– The mosque of Minuchir

– The citadel

– The city walls

– Virgins’ chapel

Ayrıca şu aşağıda verdiğim linkte şehre ait güzel bir simülasyon var:

http://www.virtualani.org/citymap.htm

Kaynakça:
tr.wikipedia.org
en.wikipedia.org
http://www.oguzsevim.org/