RSS

Kategori arşivi: jane austen

Sense and Sensibility: Sağduyu ve Duyarlılık…


Nereden başlamalı bilmiyorum. Mart’tan beri bu mekânda düzenli (!) aralıklarla kendi çapımda bir şeyler yazıp duruyorum. Geçenlerde yazdıklarıma şöyle bir göz ucuyla baktım da Jane Austen’den hiç bahsetmemişim. Oysa Jane Austen kitap kulübünün demirbaşı sayılırım. Genç yaşta Jane Austen ile tanışmam nedeniyle aşk meşk konularına çoğu kişinin aksine garip bir pencereden bakıyorum, bakmayı da inatla sürdürüyorum. Karşılaştığım her durumu bir Jane Austen hikayesi ile özdeşleştirmem işin cabası. Açıkçası Mr. Darcy, Mr. Knigtley, Albay Brandon vb. varlıklarına inanıyorum.
Neyse gelelim Sağduyu ve Duyarlılığa. Jane Austen kitapları arasında bir sıralama yaparsam Gurur ve Önyargı ile Emma’dan sonra üçüncü sıraya Sağduyu ve Duyarlılık’ı koyarım. Zamanında kötü çevirilerden bıktığım için orijinal dilinden büyük zevk alarak okumuş, özellikle iki kız kardeşin (Elanor ve Marianne) zıt karakterlerinin bu kadar ortaya güzel konulması karşısında şapkamı çıkarmıştım. Yan karakterler Gurur ve Önyargı’daki kadar iyi olmasa da bu kitapta da iyiydi. Albay Brandon ise tüm bunları tamamlayan aslında kitabın en can alıcı öğesiydi. Başlarda sayfalar arasında sıkışıp kalsa da Albay, sona doğru deyim yerindeyse sazı haklı olarak eline almıştı. Jane Austen kitaplarının sevdiğim yanı da sayfalar ilerledikçe kıyıda köşede kalmış parçaların aslında hikâyenin bel kemiğini oluşturduğunu anlamamız. Bir nevi Lost’u veya Heroes’u izlemek gibi bir şey. (Garip bir benzetme oldu farkındayım)
Neyse ben lafı daha fazla uzatmadan asıl konuya geleyim. Kitabını bu kadar sevmeme rağmen Ang Lee tarafından çekilen ve zamanında iyi övgüler alan filmini izlemek mümkün olmamıştı. Ta ki bayram tatilini fırsat bilip kadim dostum lebethron’un koleksiyonundan kaptığım DVD’sini izleyene kadar. Emma Thompson, Hugh Grant, Kate Winslet ve Alan Rickman gibi bir kadrodan zaten kötü bir şeyler çıksaydı büyük hayal kırıklığı olurdu. Bu izlemekten zevk aldığım oyuncular ile Ang Lee gibi başarılı bulduğum bir yönetmen bir araya gelince güzel bir roman uyarlaması ortaya çıkmış. Kitabı okurken kafamda canlandırdıklarımın çoğunu beyaz perdede görmek benim gibi sadık bir Jane Austen hayranını fazlasıyla memnun etti. Hatta Alan Rickman ve Emma Thompson kat kat daha fazlasını verdiler. İkisi de gözümde çok büyük oyuncular. İnsan her oynadığı karakterin etine, kemiğine, ruhuna bürünür mü… Oyunculukların yanı sıra mekan kullanımı, çekimler de başarılıydı ama 2005 yapımı Gurur ve Önyargı kadar başarılı değildi. 2005 yapımı o filmin görsel dili beni benden almıştır, almaya da devam ediyor. Onu geçebilecek bir Jane Austen uyarlaması çıkabilir mi? Bence çok güç. Ama bu film de başarılı. Hakkını yememeliyim. Gelelim öyküyü nasıl ele aldığına. Kitaba sağdık kalındığını söyleyebilirim ama kitabın ilk kısımları biraz hızlı geçilmiş gibi. Öyle saç baş yolduracak kadar büyük bir değişiklik yok. Kitapları filme alınan yazarların, yazdıkları kitapların tanınmayacak hale gelmesi lanetine karşı Jane Austen’in kısmen korunduğunu düşünüyorum. Uyarlamalarda çok büyük değişikliklere gidilmiyor. Tabi sözüm iğrenç Mansfield Park uyarlamasını kapsamıyor onu da hemen belirteyim
İşte böyleyken böyle… Kitabı okumamış olsanız da bu filmi en azından oyunculukları hatrına izleyin, pişman olmayacaksınız. Gökten düşen elmaların altında kalan ben, uykunun kollarına kendimi atsam iyi olacak. Ama yaşanan şu son gelişmeler karşısında Jane Austen’ın kapısını bir kez daha tıklatsam iyi olacak gibi 🙂
Görüşmek üzere