RSS

Kategori arşivi: la mome

non, je ne regrette rien


Merhaba biraz soluklanmaya ihtiyacım var. Beynim pelte gibi. Öğle tatilinden çaldığım şu üç beş dakikada bir kaç satır karalamaya hakkım var doğrusu. Aylardan Aralık olmuş. 2010’a elveda demeye 2011’i kapımızda buyur etmeye hazırlanıyoruz. Ben ise elimdeki işleri yetiştirme derdinde çırpınıp duruyorum bazen çalkalanan bazense süt liman olan haliyeti ruhiyemle.
Biliyorum son yazdıklarım, yaşadıklarım ama buraya bir türlü yazamadıklarım ucundan kıyısından Edith Piaf’ a dokundu. Bunlar bilinçli olarak bir araya getirilmiş parçalar değil. Şimdi, 1984’den bana bakan George Orwell tesadüf diye bir şey yoktur diye kafama vuracak ama ne yapayım ben tesadüf kavramına inan bir insanım. En azından konuyla ilgili olarak Inception filminde Edith Piaf’ın “non je ne regret” parçasını kullanmak benim fikrim değildi, daha sonrasında la vie en rose’un bir konuşma anında deşifre edilmesi de, geçen Cuma La Mome’un izlenmesi de… Belki sonucusunda benim de payım olabilir, başka bir filmi de izleyebilirdim ama elim La Mome’a gitti. Kendimi o gün hazır hissettim yıllardır izlemeyi ertelediğim bu filmi seyretmeye. Edith Piaf’ın o sesine işleyen hüznün nedenlerinin bir kısmını biliyordum. Ama tamamını öğrenmeye yüreğim el vermemişti, okuyamamıştım otobiyografisini, yarım bırakmıştım. Kızdığım yerler olmuştu ama genellikle kaldırım serçesine üzülmüştüm. Güzel parçaların, hisli ve yoğun parçaların bedeli böyle bir hayat mı diye düşünmüştüm. Ah Bayan Piaf neden kendiniz gibi oldunuz ki, çünkü acı çekmenizin en önemli nedeni kendiniz gibi olmaktır.
La Mome, öncelikle başarılı bir film olmuş. Kesinlikle sıkıcı bir otobiyografik bir uyarlama değil. Konu Edith Piaf olunca filmin de müzik üzerine kurulması son derece doğal. Böylelikle bizlerde aslında her şarkının bir öyküsünün, bir anının eseri olduğunu anlıyoruz. Bunlar arasında beni en fazla şaşırtan Milord oldu. Edith Piaf’a göre fazlasıyla neşeli bulduğum bu parçanın aslında Titiene adlı, zamanında küçük Edith’i koruyup kollayan, Edith’in tekrar görmesi için dua eden hayat kadınını anlattığını öğrenmek ilk başta beni şaşırttı. Şarkının sözlerini bir kez daha dikkatlice gözden geçirince aslında çokta şaşırılmaması gerektiğini anladım. Ve böylelikle bu oldukça neşeli bulduğum şarkıya da bir parça hüzün karışmış oldu. Sırasıyla la foule, la vie en rose, padam padam arzı endam etti. Ancak son vuruş benim de tüm şarkıları içerisinde en fazla sevdiğim non, je ne regrette rien ile oldu. Sözlerini bilmeseniz bile şarkının melodisinden, Bayan Piaf’ın ses tonundan “Yıkılmadım, Bu yaşam bana ait” duygularını hissedebilirsiniz. Zaten Edith Piaf’da bu şarkı kendisine ilk kez tanıtıldığında “Bu benim demiş”. Aslında bu hepimizin şarkısı, hepimizi anlatıyor. Doğrularımızla ve yanlışlarımızla bu bizim hayatımız. Utanmak yerine onu böyle kabul etmek gerekiyor. Geçmişten bana ne diyebilmeli insan, süpürüp atabilmeli yeri geldiğinde. Tabi ki dersler alınmalı maziden ama sürekli geçmişe demir atarak anı unutmak gereksiz. Boşuna söylememişler Carpe Diem diye 🙂
La Mome’u bu kadar etkileyici yapan unsurlardan biri müzik ise diğeri de Marion Cotillard ‘ın sergilediği muhteşem oyunculuk. Ben beyaz perdede onu değil, kesinlikle Edith Piaf’ı izledim. Son yıllarda gördüğüm en iyi oyunculuk. Anasının ak sütü gibi helal olsun Oscar’ı, Altın Küresi vb. (Zaten o odülleri vermemiş olsalardı Akademi Üyelerini gidip bir güzel pataklardım) Gerçi o seneki Oscar törenin ardından heykelciği kazanması süpriz oldu gibisinden bir takım lakırdılar yapılmıştı, hatırlıyorum. Pes diyorum sadece. Başka kim bu kadar hak etmiştir ki Oscar’ı?
Oyunculuğun yanısıra filmim kurgusunu da beğendim. Geriye ileriye doğru gidişler, bütün bunların güzel bir şekilde bağlanması ve sonuçta ise bir şarkının hikayesini anlatılması gerçekten hoş bir anlatım tarzı olmuş. Ayrıca makyaj ve kostümler de çok iyiydi. Hatta birazcık zorlasalar başrol oyuncusu Piaf’ın çocukluğunu bile oynayacakmış. Bu makyaj ekibi rahatlıkla benden bile bir Edith Piaf yaratabilir 🙂 Tebrik ediyorum doğrusu.
Velhasıl bir yazı da burada biter. Bayan Piaf’a yakışacak şekilde non je ne regret ile kapanışı yapalım. Umarım huzurlu ve yüzünde müzip gülümse ile bu yazdıklarımı bir yerlerden okuyorsundur sayın Piaf. Gerçi henüz Fransızca öğrenebilmiş değilim. Af edersiniz o benim miskinliğim. Oralarda size bunları Fransızca’ya çevirecek birileri oduğundan da süphem yok. Uzun lafın kısası bize bıraktığın o muhteşem şarkılar ve farkında olmasan da tazelediğin güven duygusu için geç de olsa teşekkürlerimi sunuyorum ve diyorum ki GEÇMİŞTEN BANA NE NE
non, rien de rien,

non, je ne regrette rien,
ni le bien qu’on m’a fait, ni le mal,
tout ça m’est bien égal.
non, rien de rien,
non, je ne regrette rien.
c’est payé, balayé, oublié.
je me fous du passé.

avec mes souvenirs,
j’ai allumé le feu.
mes chagrins, mes plaisirs,
je n’ai plus besoin d’eux.
balayés mes amours
avec leurs trémolos,
balayés pour toujours :
je repars à zéro.

non, rien de rien,
non, je ne regrette rien,
ni le bien qu’on m’a fait, ni le mal,
tout ça m’est bien égal.
non, rien de rien,
non, je ne regrette rien
car ma vie,
car mes joies,
aujourd’hui,
ça commence avec toi…
————————————————————————–
hayır, hiç, ama hiçbir şeyden
hayır, hiçbir şeyden pişman değilim
bana yapılmış iyilikler ve kötülüklerin
hepsi aynı bana
hayır, hiç, ama hiçbir şeyden
hayır, hiçbir şeyden pişman değilim
ödendi, süpürüldü, unutuldu.
geçmişten bana ne!

anılarımı yaktım gitti
artık acı ve zevklerime ihtiyacım yok
aşklarımı tremololarıyla beraber süpürüp attım

sonsuza kadar sildim: elde var sıfır.

hayır, hiç, ama hiçbir şeyden
hayır, hiçbir şeyden pişman değilim
bana yapılmış iyilikler ve kötülüklerin
hepsi aynı bana
hayır, hiç, ama hiçbir şeyden
hayır, hiçbir şeyden pişman değilim
çünkü yaşamım,
çünkü zevklerim
seninle başlıyor bugün.